Kanmayın kardeşler, gelin birlik olalım
Yabancı
ülkede orasının TV’lerinde haberleri izliyoruz. Daha savaş başlamadan önceki
haftalarda Kuzey Irak’tan “Kürt Bölgesi”, Musul ve Kerkük’ten de “Kürtlerin
kutsal şehirleri” diye bahsedildi. “Kürtler” kendi topraklarına, kentlerine
dönmeyi çok arzu ediyorlarmış. Derken, Türkiye, Suriye, Irak, ve İran’ı içine
alan harita gösterildi. Üstüne kıpkırmızı bir bölge boyanmış; iri harflerle
koskocaman “Kürdistan” yazıyor. Suriye’nın,
İran’ın ufak birer kısımları; hattâ Irak’taki de pek büyük değil. Asıl
koskocaman kısım Türkiye’nin yarısından fazlası: Adana, Mersin, İskenderun,
Gaziantep, Kahraman Maraş, Elazığ, Malatya, Erzurum, ve fazlası dâhil,
Ankara’nın yanından kuzey-güney çizilmiş bir hattın tüm doğusu. “Kürtler”e methiyeler düzülüyor, “müttefikimiz, dostumuz”
deniyor.
Doğrusu, Kürt kardeşlerimizin, ve de elli yıldır, “barış” gönüllüleri, her
türlü Batılı “ziyaretçiler”, Batı’nın misyoner okulları, vesâiti ile, Türk
ülkesinin en az bin yıllık doğu vilâyetlerinden olan, kendileri ve de velileri
Kürtçe bilmeyen, Asya kökenlerinin izleri yüzlerinde, kendilerinin Kürt
olduğuna inandırılıp Kürtçü kesilmiş saf gençlerin âkıbet ve istikbâlinden
endişe ediyorum. Niye mi?
Bu kardeşlerimizin 80 yıl önceki tarihten, bu güne kadar olanlardan, hiç mi
haberleri yok? Hadi okullarımızda Türk tarihi anlaşılan artık okutulmuyor,
ayarlı basın-yayından da bir şey öğrenilmesi mümkün değil, ama, belki de hâlâ
hayatta olan (Allah ömür versin) dedeleri de mi anlatmadı? Gerçi, devletin üst
kademelerinde önemli yetki mercilerinde bulunanlar arasında da, dedemizin
zamanı Türk tarihinin hele bugün herkesin çok iyi bilmesi gereken fasıllarından
(çünkü hâlen devam ediyor) tamamıyla bîhaber olan zevâta rastlamadım değil.
Evet, Selçuklu ve Osmanlı Türk ülkelerinin sınırları içinde, tam bir barış ve
huzur içinde yaşamış, “Milliyeti: İslâm” denilip hiçbir ayrılık gayrılık gözetilmemiş Arapların bazıları I. Cihan Harbi’nde
İngilizler tarafından “bağımsızlık” vâdiyle kandırılıp onlarla işbirliğine
girdikten sonra, yalnız o Arapların değil, tüm Arapların başlarına neler geldi?
Önce İngiliz’e, Fransız’a resmî sömürge oldular, bin parçaya bölündüler, sonra
lokmalar başkalarına verildi. Bazılarının (Kuzey Afrika’daki gibi) Arapçaları
bile unutturuldu. Şimdi de her yerde topraklarından sürülüyor, soykırımlara
mâruz bırakılıyorlar. “Aman akıllanmasınlar” diye içlerine Türk düşmanlığı,
ırkçı Arap milliyetçiliği sokuldu. İslâm ülkeleri arasında işbirliğinin,
ilişkinin her türlüsü engellendi. Ve bütün bunlar, olayların artık su üstüne
fışkırıp iyice keskinleşmesine rağmen tüm hızıyla devam ediyor.
Kandırılmış
Kürt veya “Kürtçü”, “Kürt” kardeşlerimizi de aynı âkıbetin beklediği gün gibi
âşikâr değil mi? Batı’nın kendilerine bir “Kürdistan” bahşedeceğine sâhiden
inanıyorlar mı? “Kürdistan” bahanesi çok kısa
sürecek. Sonra azgın Batılı’ya, “küresel kıraliyetçilere” yem olacaklar. Onun için, aman aldanmayın.
Gelin, atalarımız gibi birlik olalım. Yoldaki musibetlerden birlikte
kurtulalım; ortak inançlarımıza, geleneklerimize, tarihimize dayanalım. Sonra
ilelebet kardeşçe yaşayalım.
Kardeşler Ülkesine; 9 Nisan 2003
Prof. Dr. Oktay SİNANOĞLU